20 Ağustos 2015 Perşembe

Bütün eksigim buydu...


"Evet, tek eksigim buydu..."
Kitapta görünce aynen bunu düsündüm :)
Adini "igne defteri" koymuslar :)


Asil fikirde tamamen kece kullanilmis. Dis kapak önlü arkali ve "sayfalar", yani hepsi keceden. Ön kapagi biraz aplikeyle süslemisler. Benim elimde uygun renklerde kece yoktu, ayrica aklimi sık iğneyle bozmuşum :) O yüzden ön kapagi ördüm, ic kisim ve sayfalar icin kece kullandim. Mükemmel olmadi, görüldügü gibi hatalar var, ayrica örerken "komsuyla" lafa da daldim, kahveyi de fazla kaynattim, hem eksildi, hem köpügü kacti. Zaten ben dalgin insanim, dedigim gibi, tek eksigim buydu. Igneleri unuturum sagda solda, evde cocuk var, neme lazim, kahveyi tasiririm, kabul ediyorum, I am not perfect. Ignelere defter yaptim, kahveye de bi cözüm bulurum. Is beser ve sasar oldugunu kabul edebilmekte. Gerisi kolay... Hem de nasil.

 

Cagrisim yapti, sen simdi nereden diyeceksin uzun hikaye... Hic Patricia Highsmith  okudun mu? Evet Becerikli Bay Ripley :) Ama sadece o degil. Pek cok baska romani daha var. Bütün romanlarinda tekrarlayan bi motif vardir. Roman kahramani kitabin basinda kücük bi hata yapar. Kücücük bi hatadir. Misal ben kirmizi parcayi örerken birinci siradan ikinciye dönüsümde ilmek sayisini sasirdim, galiba bir arttirdim orada. Misal kahveyi yaparken laflayacagimi hesaba katip altini o kadar acmasaydim iyiydi bastan. O tür bi sey... Masal kahramani...sey pardon roman kahramani o hatayi yapinca üstünü örtmeye calisir hemen. Sen okurken "hiii, ay yapma, git özür dile komsudan, polise söyle ne gördügünü, aslinda hic bir kötü niyetin olmadigini söyle patrona" dersin. Yok, kahraman dinlemez seni. Kahraman yola devam eder. Ben de mesela kendi ic sesimi dinlemedim. "Yok, ondan bi sey olmaz devam et örmeye" dedim kendime... Sonra isler sarpa sarar ama. Isler büyür. Islerin huyudur bu. Sen her adimda kahramana dersin ki, "Gel, yol yakinken itiraf et hatani, gel vazgec, gel dön su sevdadan, yoksa cok kötü seyler olacak". Patricia Highmith'in kahramanlari seni dinlemez, senin icin icini yer. Bi noktadan sonra sen de birakirsin kahramani uyarip durmayi. Anlarsin, sen ve kahraman baska gercekliklerde, baska boyutlardasiniz. Senin Hilde'nin babasi gibi kahramana mektuplar yazma sansin bile yok. Sen okuyacaksin sadece, sen seyredeceksin, sen okursun, gözlersin, işin ne? Sen romanin sonunda "ben biliyordum, ben demistim" dersin. Ama gülümseyemezsin, agzinda bozuk bi tad birakir o cümle. Kahve tasmistir,  kirmizi parcayi belki sökersin, ama cogunlukla sökmezsin. Bazen de sökemezsin. Eğer yazarı sen degilsen bir romani kahramani söz dinlemiyor diye cöpe atip bastan yazamazsin. Patricia Highsmith kitaplari cok pis tat bırakır insanın ağzında. Istersen yine de okuyabilirsin, sen bilirsin. 

Ne diyordum ben? Ha evet, sag tarafta kecenin markasi da cikmis. Ama fotografla ugrastirma beni simdi. Reklam olsun diye degil inan. Mahalle tuhafiyecisinde ne bulduysam onu aliyorum.  

Bi igne defterin bile olmayabilir. Her seyin tam, bi tek eksigin o olabilir hayatta. Bilirim o duyguyu. Selam ederim.








Dipnot: Ama Sophie'nin babasi degildi ki o, Hilde'nin babasiydi! Sonradan aklima geldi. Neyse...

4 yorum:

Handan dedi ki...

A ha ha, deminden beri başka bir blog niyetine okuyorum burayı, ama taşlar da bir türlü yerine oturmuyor. Daha yeni uyandım. Ama bu yazının okuyucusu da bu modda olmalıydı sanki, tam uydum bence :-)

İğne kitabı ha, çok güzel olmuş bence:-)

hindiba dedi ki...

Handancim sen de haklisin. Ben FB'da sürekli baslik fotografini degistriyorum. Burayi da oraya senkronize edeyim bundan sonra demistim :) Üstüne bir de sık igne muhabbeti...Sen haliyle burasi neresi, bu kim demissindir :D

Handan dedi ki...

Tablette bastığım noktada görünen blogla gidilen yer farklıymış, arada senkron tutmuyor orada :-) Senin bloğun diye diil başka bir blog diye bakarken o ara buraya gelmişim. Senin olduğunu anlayınca Normal geldi, yaratıcı fikirler burada olabilir :-)

hindiba dedi ki...

Haa, o bakimdan :) yok canim , yaratici bi durum yok, ordan burdan fikirler uygulamaca :)