31 Ekim 2014 Cuma

Kücük Lego parcalarinin elektrik süpürgesi tarafindan yutulmasindan muzdarip bütün anneler artik birlesip derneklesmeli. Gec bile kalinmis. Bunu bilir bunu söylerim...
Bu kitabi 9 yil önce okumus olsaydim, o siralarda kendisini olusturmayi düsündügüm blogun adi "Şenlikli Bir Yaşam" olurdu, tarzi sonunda eristigi şenlikli kivama en basindan kavusurdu ve Google'da şenlik arayan herkes gelip beni bulurdu :) Aaah, ah , bugünkü aklim olsaydi...

Senlikli Toplum (Tools for Convivality)
Ivan Illich
Ilk yayinlanma yili: 1973
Türkce'ye kazandirildigi yil: 1989
Yayinevi: Ayrinti

Ben internetten de okurum, ingilizcem de iyidir dersen, beri gel.

+18

Bi de parmagi yok ki gözüne soksun diyorlar.
Daha ne yapsin? Bu da mi parmak degil?
Neyse, ilerde bi ucurum var,
ne biriken suyu bosaltmak,
ne günes isiginda yemek yemek icin,
durmak yok, yola devam.
Belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün...

30 Ekim 2014 Perşembe

Bugün kütüphaneye giderken yanindan gectigim cafe'de Hilde'yle Sophie'yi oturmus sohbet ederlerken gördüm.
"Gercekten"...
Biri cappuccino iciyordu, öteki kakaolu süt.
Bu isin sonu nereye varacak henüz bilmiyorum.
Sophie'yle Hilde de bilmiyorlar sanirim.


Ya Zeki Müren de bizi görüyorsa?

29 Ekim 2014 Çarşamba

Şimşek gökgürültüsünün sebebi midir?
Sakalim olmadigi icin benim sözüm dinlenmiyordu. Nihayet Tim Mälzer'in programinda deniz biyologu bir uzman dedi de hep beraber dinledik: "Balik dedigin her firsatta, haftada iki kez falan yenmez. Baligi delikattesse olarak görmek gerek."

Simdi aynisini bal icin de söyleyecek bir uzmani bekliyorum.
Her gün bir yerlere....
Ama bugün özellikle "Yaldızlı imgelere, Toplara tüfeklere, Kralların tacına..." 

28 Ekim 2014 Salı

Girilmez

Çevresine çit çekilip kapısına 'Girilmez' yazılan her bahçede cennetten bir daha kovuluyorum sanki...

FB -27 Mayis 2014
Leben und leben lassen!
Yasa ve yasat!

Senden farkli olana tolerans göster (idare ediver) anlaminda degil.
Yasam dolu olmayan herseyi köseye sıkıstır, "bozguna ugrat" ve yasam dolu olan her seye yer ac anlaminda...
Bildigim, tanidigim, okudugum bir kitabi yeni okumakta olan birine "neresindesin?" diye sorunca bana sayfa numarasi söylemesine sinir oluyorum.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Her seferinde "ne varsa eskilerde var" demek zorunda miyiz?
Evet, zorundayiz.
Yaşar Güvenir sunar, "Sensiz Saadet Neymis"

Two monks were arguing about a flag.
One said: "The flag is moving."
The other said: "The wind is moving."
The sixth patriarch happened to be passing by.
He told them: "Not the wind, not the flag; mind is moving."

24 Ekim 2014 Cuma

Aradim aradim buldum yeniden:

Bir kuş uçar, gökyüzünde süzülür 
Bir çocuk bütün oyunlara yazılır 
Bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir 
“Bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir” 

Ekmek yogururken aklima geldi

Ekmek yogururken aklima geldi, kendi düsüncemden korktum.
Zitlari hep soldan saga dogru giden yatay ve düz bir cizginin iki ucunda gibi düsünüyoruz.
Ya aslinda bir dairenin üzerindelerse?
Ve sadece belli konularda degil, her zitlikta...
belli bir yönde cok fazla ilerledigimizde...
kendimizi zitligin öbür tarafinda bulmamiz işten degilse?

Tevazu yönünde fazla gitmenin insani böbürlenmeye götürmesi gibi...
Güzellesmek yönünde fazla cabanin insani cirkinlestirmesi gibi...
Güc göstermenin fazlasinin zayifliktan olmasi gibi...

Fazla yorgunluk insani dinlendirir mi?
Fazla zenginlik insani fakirlestirir mi?
Fazla beyazlik siyah midir?
Fazla turuncu mavi midir?

 
Tevazunun fazlasi gözüme böbürlenme gibi görünüyor.
Gecmis yillarin not defterlerini temizliyordum bugün, Suna rastladim: 
Beni arabasini tamir etmeye ikna etmek icin dedi ki "Artik büyüdün sen, yapabilirsin"... 
Anne, biliyor musun, bi daire sonsuza dek devam eder, bak böyle dönüyorum, dönüyorum etrafinda hic bitmiyor...

15 Ekim 2014 Çarşamba

Der dritte Zustand




Bugünlerde bitmek üzere olan:
"Der dritte Zustand", Israilli yazar Amos Oz'un.
Kudüs'te yasayan, kariyeri yarida kesilmis entellektüel Fima'nin hikayesi.
"haa, yine boslukta kaybolmus entellektüelin hüzünlü hikayesi" diye basladim okumaya. Sonra Kudüs sokaklari cekti. Sonra bi noktada Fima "ücüncü durum"u kesfetti. Simdi henüz kitabin bitmedigi yerde Fima ücüncü durumda yasamayi basaracak mi diye merak ediyorum, tam burada birakmak kitabi, tam bu umutlu noktada durmak istiyorum. O zaman o cografyanin insanlari icin de bir umut varmis gibi hissedecegim. Fima'nin ADD sendromundan muzdarip oldugunu saniyorum, yazari farkinda mi bilmiyorum. Belki de hepimiz ADD'den muzdaripiz.
Ingilizce'ye The Third Condition adiyla cevrilmis. Umarim Türk yayinevleri de kesfetmistir Amos Oz'u...

6 Ekim 2014 Pazartesi

Is God a mathematician?


Is God a mathematician?
Mario Livio

Adini yayinevinin pazarlama müdürünün sectigini sandigim, ic sayfalarinda daha cok "matematik bir icat midir, yoksa bir kesif mi? sorusuyla ve "unreasonable effectiveness of mathematics" kavramiyla mesgul olan, matematik ve fizik tarihine dair güzel seyler ögrenebileceginiz, "the world is something like a symphony" gibi sevilesi cümlelerin sarfedildigi, yan detaylarinda Amerikan anayasasindan cok zorlarsan bal gibi de bir diktatörlük cikarmanin mümkün oldugu bilgisini paylasan sevimli kitap...