27 Ağustos 2017 Pazar

Şunların hepsi de bir haftada oldu günlükcüm;


Aynı günde elim hem hamura hem topraga degdi.
Aynı günde hem çamaşır yıkayıp hem futbol oynadım.
Aynı günde 'bugün de dışarıda yiyelim' deyip ev halkini bütün sehirde yürütüp sonunda yine evde yemeyi basardim/basardik.
Aynı günde hem mücver yapip hem perde yikadim.
Aynı günde hem kitap okuyup hem tuhaf kurallarla kizma birader oynadım.
Aynı günde hem perde kornişi kilidi bulabildim, hem postaya bir zarf verebildim, ki cok istisnai bir gündü.
Aynı anda hem evi toparlayıp hem amiral battı oynayabildim.
Aynı haftada ardarda okudugum birbirinden son derece farklı iki kitapta da Schrödinger'in 'Was ist Leben?' (Yaşam Nedir?) adlı kitabından bahsedildi. E, demek ki, vakti gelmiş, demek ki öğretmenim şimdi bu kitabı koyuyor önüme, demek ki okunacak.

Bu hafta içinde tatil yapma anlayışımı bir kez daha gözden geçirdim, aklıma gelen soruyu anneme dün telefonda sordum: 'Anne, benim göbek bağımı ne yaptınız?'

'Ay, inanır mısın yıllardır evde, sandığın birinde duruyormuş, yakın zamanda buldum da çıkardım evden. Neden sordun?' diye yanıt verdi.

'Hiiiiç, biliyordum...' dedim. İnsan tatile çıkmayı büyük yorgunluk, tatili evde geçirmeyi (perde yıkayıp mücver yapmak dahil) derin mutluluk sayıyorsa başka ne açıklaması olabilir? Annem benim gibilere (ve tabii kendisi gibilere) "ev kosisi" der. Bunca yil neden merak etmemisim? TDK'nin Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü'nden baktım, "kosi" Rize yöresinde "kuluçka tavuk" anlamında kullanilirmis. Hayır, annem Rizeli degil. Evet, memur aileleri Anadolulu'dur, Edirne'den Kars'a gezer, her ağızdan bir söz kapar :)  Ve evet, laf yerini bulmus.

Bugünü de hem bloga iki satır yazip, hem de yaprak sarma yapabildigim gün olarak tarihe not düşelim günlükcüm, yarina Allah kerim.

Hiç yorum yok: