4 Aralık 2025 Perşembe

In the Last Analysis



Amanda Cross’un (asıl adıyla Carolyn Gold Heilbrun) polisiye serisine neredeyse bir yıl önce kitaçıda rastlamıştım. Çok okumak istiyordum, ancak sıra geldi. ABD'li Carolyn Gold Heilbrun bir İngiliz Edebiyatı peofesörüymüş ve 1960larda Amanda Cross takma adıyla 15 kadar polisiye roman yazmış. Serideki baş kahramanı Kate Fansler adında bir kadın dedektif ve o da bir edebiyat profesörü. Kate Fansler, genellikle akademisyen ve feminist bir karakter olarak tasvir ediliyor, hikâyeler genellikle üniversite veya entellektüel çevrelerde geçen gizemleri konu alıyor; kaynaklara bakılırsa klasik polisiyelerden farklı olarak entelektüel yaklaşım, edebi motifler ve kadın sorunları ön planda. İşte seride ilgimi çeken de asıl bu. 

 Türkçe'ye sanırım henüz çevrilmemiş, en azından ben bulamadım.  Orijinali İngilizce, en azından ilk dört kitap Almanca'ya çevrilmiş. İlk kitap, In the Last Analysis, bir psikanalistin terapi odasındaki kanapede ölü bulunan genç bir kadın öğrenci hakkında.  Bu giriş insana hemen Agatha Christie'nin Kütüphanedeki Ceset'ini anımsatıyor fakat psikanalistin olası masumiyeti ve masumun bu eylemden gördüğü psikososyal zarar mevzularına yazar, A. C. kadar derinlikli girmiyor. Aa, ikisinin de baş harfleri. A. C. Heilbrun belki de bu takma adla Agatha Christie'ye selam çakıyor! Suçun ve masumiyetin felsefesi konusunda yine ne varsa Agatha'm Christie'm yazmış. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Benim gözümde polisiyeler kabaca ikiye ayrılır.  Çözüme götürüyor bilgilerin dedektifle ve okurla eşit paylaşıldığı ve böylece okura da gizemi çözme konusunda fırsat veren "adil"polisiyeler ve bunu yapmayıp son dakikada şapkadan tavşan çıkaran, okura son bölümde "Siz bilmiyorsunuz ama böyleyken böyleydi"  diyen polisiyeler. İlkini severim, ikinciye kızarım. In the Last Analysis biraz bu ikisinin ortasında bir polisiyeydi. Tabii ki Kate Fansler bir edebiyat profesörü olarak kritik bir ipucunda bizden avantajlı bir durumdaydı, fakat bunda sorun yok, serinin güzelliği edebiyat ve akademi göndermeleri zaten. Fakat ipucunun ortaya çıkışı bana biraz okura haksızlık eder tarzda geldi, biraz "yok artık, Kate ordan buraya nasıl geldin, bilmediğimiz neyi biliyordun" dedirtti. Neyse, bu detay hariç kitabı da, akademik kadın "dedektif" karakterini de sevdim. Kitabın bugünden bakınca absürd görünen 60lara dair detayları (Kate'in herhalde feminist olmasına rağmen ölen kızceğizin bekaret durumunu merak etmesi ve bunu bir iki kez sorması, bir başka şehirden detaylı bilgi alabilmek için mutlaka oraya yolculuk etmek gerekmesi, veri koruma diye bir şeyin olmaması, Kate'in kimi bilgileri üniversite veya savcılıktan bu kadar kolay öğrenmesi) o kadar da rahatsız edici değil, ilginç dönem detayları, bence hoş.

 Kadın polisiyesi, edebiyat, özellikle ingiliz edebiyatı, 60lar, Amerikan akademiyası, kadın hareketi vb. konular ilginizi çekiyorsa özellikle tavsiye.

3 Aralık 2025 Çarşamba

Kitap Listesi - Tren

Trende geçen, tren yolculuğunu ana ya da yan tema veya bir sembol olarak kullanan kitaplar...

Agatha Christie'nin bu motifi sık sık kullandığı gözlerden kaçmıyor.

▪︎ Doğu Ekspresinde Cinayet, Agatha Christie

▪︎ 16.50 Treni, Agatha Christie

▪︎ Mavi Trenin Esrarı, Agatha Christie 

▪︎ Trendeki Yabancılar, Patricia Highsmith

▪︎ Murder on the Ballarat Train, Kerry Greenwood

▪︎ Lizbona Gece Treni, Pascal Mercier

▪︎ Elif , Paulo Coelho


Son güncelleme: 3.12.2025

2 Aralık 2025 Salı

Kitap listesi - Ada

Bu ay biraz okuma veya kitap listesi yayınlayacağım. Belli bir konu, motif veya sembolü bulabileceğimiz kitaplar listesi...

 Ana ya da yan tema olarak "ada"yı konu alan, bir bölümü veya tamamı bir adada geçen, "ada"nın semboliğine gönderme yapan kitaplar:  

▪︎ Ada, Aldoux Huxley, 1962
▪︎ Morel'in Buluşu, Adolfo Bioy Casares, 1940
▪︎ Esrarlı Ada, Jules Verne, 1874
▪︎ Hayy bin Yakzan, Ibn Tufeyl, 1169-1184
▪︎ Robinson Crusoe, Daniel Defoe, 1719
▪︎ Empedokles'in Dostları, Amin Maalouf, 2021
▪︎ On Küçük Zenci, Agatha Christie, 1939
▪︎ Gılgamış Destanı, M.Ö. 2. Binyıl
▪︎ Ütopya, Thomas More, 1516
▪︎ Define Adası, Robert Louis Stevenson, 1883
▪︎ Deli İbram Divanı, Ahmet Büke, 2021
▪︎ Dr. Moreau'nun Adası, H. G. Wells, 1896
▪︎ Ada Destanı/Serisi, Roy Jacobsen, 2015-2020
▪︎ Bir Ada Hikayesi Üçlemesi, Yaşar Kemal
▪︎ Sineklerin Tanrısı, William Golding
▪︎ Son Ada, Zülfü Livaneli

Morlar henüz okumadıklarım.  

1 Aralık 2025 Pazartesi

Ölü Kelebeklerin Dansı




Bir Hüsnü Arkan kitabı okumak istiyordum. Mümkünse ilk kitabından başlamak istiyordum. Ölü Kelebeklerin Dansı'nı sadece bu yüzden seçmiştim, hakkında hiç bir yorum okumamıştım ve içeriği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Şu ilk satırlar beklediğim her şeyden çok farklıydı:
"Bugün ölümümün on altıncı günü. 26 Nisan 2018. Ölümümün on altıncı gününde anılarımı yazmaya karar verdim ben."

Dün akşam başladım. Gece uyku tutmadı, okumaya devam ettim. Sabah bitirdim. Uykusuzluğun böyle avantajları var. Yoksa hiç de bir günde okuyup bitirmeyi hedeflememiştim. 

Beklemediğim cümlelerle başlıyordu, hiç beklemediğim bir coğrafyada geçiyordu, hiç beklemediğim bir konusu vardı, ilk kez 1998'de yayımlandığını göz önüne alırsak, hiç beklemediğim bir öngörü içeriyordu, sonu da hiç beklemediğim gibiydi. 

Özetle, hiç beklenmedik bir kitap ama pozitif anlamda...

Başlangıcı Kafkavari, nedense bana biraz da Saramago'nun "Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş"unu anımsattı. Fakat gereksiz beklentiler yaratmak istemem. Aslında ne birine, ne diğerine benziyor.

İlk bölümlerdeki absürtlüğü bir kez aşmayı başardıktan sonra, kısa, ilginç, akıcı ve neredeyse eğlenceli bir anlatı.