26 Nisan 2015 Pazar

"
Tüketim toplumuyla bireyler kendi kendilerine asla üretemeyecekleri, sadece üretme degil tüketme fikrine de asla erisemeyecekleri seyleri satin alir ve tüketir oldular.
...
Marksist, caliskan iscinin emegini, neoliberal zeki girisimciyi savunsa da, her ikisi de aslinda birincisi ekolojik acidan hic var olmamasi gereken ve ikincisi de ne biri ne digeri tarafindan hak edilmis bir degerin yagmalanmasi konusunda cekismektedirler.
...
Makuliyet sinirlarinin sürekli olarak ötelenmesiyle korkunc bir delegasyon makinesi ortaya cikarildi. Ama pis isleri eninde sonunda birilerinin bir yerlerde yapiyor olmasi gerek. Örnek Asya ve Güney Amerika'daki sweat shop'lar
...
Bedensel cabadan arinmis yasam... Bir yandan bizi enerjiye bagimli kiliyor, öte yandan bir yerlerde mutlaka bizim yerimize bu bedensel cabayi bir baskasi gösteriyor oluyor.
...
Iki türlü de enerji köleligi. Hem enerjiye köleyiz, hem baskalarini kendi enerji kölemiz olarak kullaniyoruz.
...
...birilerinin fisi cekebilecegi ve böylece tüm sistemin cökebilecegine dair muglak bir korku...
...hic kimse damla damla seruma bagli bir hasta kadar caresiz degildir."
---
Bu ay yasadigim iki sıkı elektrik kesintisinde de (biri Türkiye, biri burada) ayni seyi hissettim. Sanki Matrix filmindeki o yapay rahimlerden birinin icindeyim. Bir sürü kablo, serum vb. seye bagliyim. Ne zaman oldu, ne arada oldu bilmiyorum ama neredeyse varliksal olarak o tüplerden yavas yavas akan seylere bagliyim. Hicbir zaman kendimi birey olarak bu kadar sisteme bagimli hissetmemistim. Mesele birisinin fisi cekmis olup olmadigi degil. Birisinin cani istediginde fisi gercekten cekebilmesi olasiligindan yana muglak bir endise duyuyorum. Sonra Pazar Pazar bu satirlari okuyorum. Bana ders materyalleri hep böyle gelir, sükran doluyum. Nisan ayinin düsünme konusu bu olmali anlasilan.

Hiç yorum yok: