3 Nisan 2015 Cuma

Kırık Kanatlar



Halil Cibran'ın Kırık Kanatlar'ını bitirdim. Öncekilerden farklı bir kitap. Kısa cümlelerden veya mesellerden oluşmuyor, başlı başına bir hikaye. Bir çok soru bıraktı ben de...
Hikaye otobiyografik mi? Gerçek mi? Olabilir mi?
'Pek romantik bir aşk öyküsü' deyip geçecek miyiz?
'Artık böyle aşklar yok ki!' mi diyeceğiz?
Yasemin kokulu Beyrut akşamlarını nereye koyacağız?
Doğu toplumlarında kadına yönelik tutum eleştirisini nereye sığdıracağız?
Dini çıkarına alet eden din adamıyla, çıkarcı yeğeni klişesinin başka şekilde karşımıza çıkışının yarattığı ters köşe etkisini ne halt edeceğiz?
Selma'nın babasının ölürken söylediklerini okuyup geçebilecek miyiz?
...
gibi gibi.
Almancasından okudum, Türkçe'de de bir çok basımı var sanırım. Anlaşılan Halil Cibran kitapları telif hakkı korumasından çıkmış, basan basana. En son Dost kitabevi'nde Mezcup'u alırken de bir kaç yayınevinden birden çıktığını farketmiştim. İyi çeviri bulmak önemli..

1 yorum:

Ebru dedi ki...

Merhabalar,

Yaklaşık bir hafta önce okumaya başladığım Kırık Kanatlar isimli romanı bitirdim. Hayatımda ilk kez bir Halil Cibran eseri okudum. Çok duygu yüklü bir romandı. Bazı satırları, gözlerim dolu dolu okuduğumu çekinmeden söyleyebilirim.

Halil Cibran, bu eserinde; din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelerden bahseder. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki âcizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya koyar.

Romanda en sevdiğim alıntı şu olmuştu:

‘’Onun ruhunu dolduran hüzün benim ruhuma da doluyordu; her birimiz kalbinde hissettiğini öbürünün yüzünde görebiliyor, göğsünde sakladığı şeyin yankısını öbürünün sesinde duyabiliyordu.’’

Altını çizdiğim diğer alıntıları da buradan okuyabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/halil-cibran-kirik-kanatlar-kitap-yorumu/

Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıcakla kalın.