30 Mayıs 2017 Salı

Galiumgillerin en verumu, güzel öğretmenler, şeytanın yap dediği, vb.

Asagidaki yaziyi "BBY'i kapatmasan iyiydi, yine yazsan ya" diyen, üc ayri blog ve bes ayri mecrada aktif oldugumu bilmeyen (bir kismi da bilmek istemeyen) arkadaslarim icin, o vakitler BBY taslaklarinda  yayimlanmadan kalmis yazilar arasindan buldum cikardim :)

Buyrunuz nostalji niyetine... Yarim kalmis ama...

-|-

Nehir kenarinda kesfettigim ilginc bitkilerden laf acilmisken, dünkü yürüyüste bir de Galium verum görmeyeyim mi? Daha bir gün önce iki arkadasimin konuya dikkatimi cekmesiyle, Galium türleriyle hasir nesir olmus ve saskinlikla bu "Galium"gillerin en "verum"unun digerleri gibi beyaz degil sari cicekli oldugunu ögrenmistim. Dün nehir kenarinda, saga sola bakina bakina yürürken birden karsima cikmasin mi? Nasil mutlu oldum ve ne güzel ögretmenlersiniz siz ikiniz, tesekkür ederim :)

Almanca kaynaklarda okuduguma göre, bu en verum olan Galium eski günlerde peynir yapiminda kullanilirmis. Cünkü süte katildiginda sütü kesme (uzmanlarinin deyisiyle pihtilastirma) özelligi varmis. Bugünkü peynir lablarinin yerine kullaniliyormus. Hatta bu amacla baska Galium türlerinin de kullanildigi vakiymis. Bu bilgi Türkce kaynaklarda bazi Galium türlerinin yogurt yapmakta kullanildigi bilgisiyle tutarli. Merak ettigim, her iki durumda da bir fermentasyonun gerceklesip gerceklesmedigi... Eger bir fermentasyon gerceklesmeyip süt sadece pihtilasiyorsa son ürüne bildigimiz anlamda yogurt denip denemeyecegi... Seytan diyor ki, al su iki Galium türünden birer örnek; koy yarimsar litre sütün icine, seyreyle eglenceyi.

Ben bu seytanin lafini dinlesem mi? 

-|-


Yarim kaldigi yerden anlatayim o öyküyü...

Seytanin lafini dinledim, yarimsar litre sütle denedim o iki Galium türünü ...
Yok, olayda bir fermentasyon söz konusu degil. Süt pıhtılaşıyor sadece.
Niye? Ben ne bileyim, bendeki bilimsel merak buraya kadar, iste bir takim bilim kisileri el atsa keske bu tür seylere... Gazeteler de hep bunlardan bahsetse...
Iste sonra bu hikayeyi önce FB'da, sonra IG'da baska baska cümlelerle anlattim, yanlis animsamiyorsam.
Bi hikayeyi de döne döne üc ayri mecrada üc ayri kez anlatabilen kisiyim.
Artik o ne bicim bir anlatma askiysa... Neyse, bu mevzu da taslakta kalmadi ya, mutluyum, huzurluyum. 

3 yorum:

Handan dedi ki...

Kars'taki köyde (tabii ki ismini hatırlamıyorum, bunak ben) yoğurt otunu denemişti (dur gidip bakacağım kadının adını da unuttum) tamam baktım Boğatepe Köyü'nde Zümran Hanım denemiş, ama olmadı diyordu senin gibi. Farklı ısılarda farklı şekilde denemek gerekiyor belki demişti. Sen o köye gitmelisin. Kadınları fransızca öğreniyorlardı fransızlar geliyor diye, kimyasalla buluşmadığından bitkileri değerliydi, hintli birisiyle ilaç yapımını öğreniyorlardı. Hayran olmuştum.

hindiba dedi ki...

Ayy, Handan, bir Karadeniz-Dogu Anadolu gezisinde gördügüm Kars'a cok kanim isinmisti benim, ikinci memleketim diye herhalde :) Sonra Kars'tan önceydi sanirim, bir Artvin köyüne gitmistik, dag basindaydi, bir Gürcü kilisesini görmeye gitmistik. Rüya gibi köyler var orada, o vakitler internet falan da yoktu, su köyde ben bir hafta kalsam ya, yeniden dogmus gibi olurum demistim, hala aklimdadir o plan :)) Bu bahsettigin köy ve Zümran Hanim'in fotograflari var mi sende? Dur, senin bloga bakayim ben bir...

Handan dedi ki...

Kars etiketinde var :)