25 Şubat 2017 Cumartesi


Bünyemin mecra tercihi var sanki.
Dönem dönem kimi mecralarda bi geveze bi geveze, kimilerine elim gitmiyor.
O yüzden bitirdigim kitaplari da yazamadim.
Söylece listeleyeyim:


Sulak Bir Gezegenden Öyküler
Sargun A. Tont
Vaktiyle kitapcilarda cok görüp okumaya hic firsat bulamadigim bu kitap, yillar sonra ilginc sekilde beni buldu. Sevdim :)


Cöplügün Generali

Daha önce hic Oya Baydar okumamistim. O beni gelip buldu. Ilgincti. Kapaktaki resim etkileyiciydi ve bana birini animsatip duruyordu. Sanki hem cocuk, hem yasli, bi de palto...deyip durdum kitap boyunca. Sonra anladim kim oldugunu. 2009 - 2010 civari oglumla seyrettigimiz bir Alman cizgi filmindeki Momo'ydu :) Beyaz saclarini saymazsak... Sence de öyle sayilmaz mi? :



Zaten cöplügün generali de bir cesit Momo'ydu. Türk Momo'su :) O da zaman hirsizlariyla mücadeledeydi bi cesit :)

O Muhtesem Hayatiniz 

Bu da okudugum ikinci Oya Baydar kitabiydi. Ikinci ve sembolik bir düzeyde de okunabilir gibi geldi. Diva ve Toplayici'nin neleri simgelediklerini buldugumu saniyorum :) Kitabin Diva'nin yasamini anlatmanin ötesinde bir sirri oldugunu tahmin ediyordum ama ne oldugunu anlamam kitabin yarisini buldu. Zaten ondan hemen sonra da cözülmeye basladi sir. Bu durumda iyi kurgulanmis oldugunu söyleyebiliriz sanirim. Örnegin  Zülfü Livaneli'nin Kardesimin Hikayesi'nde cözülme asamasindan cok önce anlamistim sirri. Ama belki de yazarlar aslinda tercih ediyordur zaten sirri yari yolda anlamamizi. Belki  o cözüm asamasini birlikte yürüyelim istiyorlardir. Dedektiflik romani degil ya bunlar. Neyse... Bilemedim simdi.

Bildigim su var ki, yeni dönem Türk romanlarindaki düzgün aile yasaminin disina cikarak kocasini aldatan (veya terkeden) ve ama gercek bir ask yasayan kadin yan temasinin cok klise oldugunu düsünüyorum. Galiba bir sosyal, politik, tarihsel mesaj vermek isteyen kitaplarin okuyucuya bir yan heyecan yasatma cabasi oluyor bu. Elif Safak da Ask da yapiyordu bunu ve ne kadar gereksizdi. Burada da gereksiz. Cok klise. Hikayenin icine tam oturmuyor. Bir sürü alternatif arasindan bu klisenin secilmesi hayal kirikligi yaratiyor. Gercekten. Bence okuyucuya daha cok güvenebilmeli yazarlar. Hikayede ask olmayinca sıkılmayız, endiseye mahal yok. Düzgün aile yasaminin rutininden bunalmis aile kadinin hikayesini yazmak istiyorsa insan, örnegin Murakami'nin Uyku'su gibi bi sey yazmali.  Cok müskülpesentim degil mi? Iyi ki edebiyat elestirmeni felan olmamisim ben.

Auf der Wiese , Natur erleben-beobachten-verstehen

Özellikle cayirlara yogunlasmis bir doga gözlem kitabiydi. Gazetelerin hirpaladigi zihnime iyi geldi, böyle soguktan catlamis ele merhem gibiydi. Uzun zamandir bu türden bir kitap okumadigimi farkettim. Daha cok okumam gerektigini animsattim kendime.


Bazi kitaplari da bitiremedim, tuhaf bi sey oldu. Insan hep bitirdigi kitaplari raporlayinca böyle göze cok tutarli okuyucu gibi görünüyor. Yok, kazin ayagi öyle degil. Sunlari da bitiremedim, yarim kaldi :


Was wir sind und was wir sein könnten (Türkce'ye adi 'Neyiz ve ne olabilirdik' diye cevrilebilir galiba) bir nörobilim adaminin meslegi cercevesinden insana bakisi üzerine bir kitapti. Kötü oldugu icin degil, cok iyi oldugu icin okuyamadim. Cok önemli seyler akip gidiyormus da, not falan da alamayinca, kayboluyormus gibi hissettim. Bi saki zamanda okuyayim dedikce arkaya ötelendi. Galiba Karl Popper'in kitabini da (Alles Leben ist Problemlösen) ayni sebepten okuyamadim. Aslinda Popper'in dili bana Fromm'u cagristirdi. Okuyucunun kendilerini anlamasini cok önemseyen, fikirlerini ilmek ilmek birbirinin üzerine net ve itinayla ekleyen yazarlar ikisi de. Zaten cagdaslar da sanirim. Belki o cagin özelligidir. Sharon Salzberg'e gelince... Bana tavsiye edilmisti bu yazar. Iki kitabini denedim ama ikisini de okuyamadim. Yazarlarin ve okuyucularin dalga boylari var sanirim cesit cesit. Ayni dalga boyunda degilsek gitmiyor :)

1 yorum:

Handan dedi ki...

Kesinlikle, aynı dalga boyunda değilsek gitmiyor.