Bu hafta oglanin beni benden alan fıkrası. Hafta boyunca hatırladıkca ay, ne güldüm :)
Nüfus görevlisi kadina sorar:
"Cocugunuza gercekten de Peter adini vermek istediginizden emin misiniz bayan Silie?"
Espriyi anlamak icin dip not: Petersilie Almanca maydanoz demek! Cocugu her ise maydanoz edecek bu kadin!
Bu arada maydanozun Latince adi da bi havali: Petroselinum. Yunanca petro "kaya", selinum "kereviz" demek. Kaya kerevizi. Yunanlilar'a göre maydanoz bi tür kerevizmis. Peki o zaman Türkce'deki maydanoz sözcügünü nasil anlamali? Cünkü o da Rumca'dan...dersen, onun yaniti da su: Maydanoz sözcügü yine eski Yunanca'da bu bitkinin kaynagi ve asil yetisme alani görülen "Makedonya"dan geliyor. Gercekten. Vikipedi'nin yalancisiyim.
Ay ay konu bunlardan acilmisken ,bi de Ottfried Preußler'in harika cocuk kitabi Haydut Hotzenplotz'da büyücünün adidir Petrosilius Zwackelmann. Kahramanlarimiz caktirmadan dalgasini da gecer hatta bu isimle...
Neyse, cross check tamamdir. Cuma aksami hala bunlardan konusacak kadar gücüm var :) TGIF
21 Ekim 2016 Cuma
17 Ekim 2016 Pazartesi
Birdenbire
Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire…
16 Ekim 2016 Pazar
B. Traven'den üc roman
B. Traven
Der Schatz der Sierra Madre (Altina Hücum)
Die Baumwollpflücker (Pamuk Iscileri)
Die Brücke im Dschungel (Köprü)
Bir kitapta üc roman...
Uzunca bir yazi yazacaktim, vazgectim. B. Traven okunmali, o kadar. Altina Hücum'un özellikle sonlara dogru her sayfada yaptigi keskin virajlar ve trajikomik sonu... Pamuk Iscileri'nde Gonzales'in o gülsem mi aglasam mi bilemedigim ölümü; tarladan pastaneye, kumarhaneden geneleve insan manzaralari... Köprü'deki 21 saat, beyaz yabancinin gözünden anne olmak, isigi cagiran ölü, yanitlanmamis ve hatta sorulmamis pek cok soru.... B. Traven inanilmaz bir hikaye anlatici...
13 Ekim 2016 Perşembe
2 Ekim 2016 Pazar
Endiseye mahal yok.
Su güzel tabaklara, su güzel mevsim meyveleriyle su güzel natürmortlari cizen su güzel komsu teyzelere keske anlatabilsek. Endiseye mahal yok; daldan da düsseler, kuslar da yeseler, esek arilari da didikleseler, insan kursagina da girmese bu güzeller, endiseye mahal yok. Insanlarla kurtlar ve kuslar arasinda biz ve onlar yok, yarisma yok, catisma yok. Onlar yediginde de biz yemis gibi, biz yedigimizde de onlar yemis gibi. Iste öyle teyzeler... Hepsi nefisti, tesekkürler...
Ve bi de... Instagram'da söylemedigim bir sey daha söyleyecegim. Ayva sari, nar kirmizi, evet hepimiz biliyorduk. Ama bundan o harika siir ortasi hauki'sini cikarmak icin birinin gelip arkalarina tek bi sözcük, "sonbahar" eklemesi gerekti. Sanat öyle bi sey iste, sair öyle biri iste. Herkes bilir, belki herkes hisseder ama bilmez hissettigini. Sonra biri gelir hissettigini bilmekle kalmaz, söze de döker.
Ve asil... Bazen sairler de unutabilir, veya ne bileyim belki de dizede şık durmaz. Ama sonbahar biraz da mordur, mavidir, iste su tabaktir. Onu da bazi teyzeler bilir. Alzheimer'in kiyisinda dolasan kimi teyzeler, tabagi ne zaman nerede kime verdigini unutacagini bilir, o yüzden verirken bize tembih eder, geri istedigini :) Hepimiz herseyi bilemeyiz, hepimiz herseyi animsamayabiliriz. Endiseye mahal yok.
Dünkü calismanin sonuclari... Ben resimde iyi olmadigim icin geometrik sekillere kaciyorum. Bi de yuvarlak, kutudaki marka ismini saklamaya iyi gidiyor.... Oglan daha cesur, bir basketbol sahasi cizdi. Top yesillerde, gözden kacmayacakmis. Ve o örgü top da fotografta cikmaliymis; özel istek. Vaktiyle armagan edilmisti ama artik benzerlerini ben de örebiliyorum. Bu yil annanesinin evinde bi tane örüp biraktik. Gittiginde evin icinde top oynarken annanenin kafasini sisirmesin diye :) Her eve lazim ;)
1 Ekim 2016 Cumartesi
Öyleyse renkti...
Amaan beee! Yilin belki de son günesli haftasonu diye bu da ne kosusturmacaydi! Perde yikamalardi, cam silmelerdi. Fakat Hindiba da pek cabuk yorulan bir nazenindi. Arada mola gerekti. Su ayakkabi kutularini oyuncak kutusu olarak kullanmak da iyi fikirdi de böyle karton karton biraz sıkıcı değil miydi? Amaan beee! Öyleyse renkti!
Yol yürümekle yapılır
Caminante, son tus huellas
el camino y nada más;
caminante, no hay camino,
se hace camino al andar.
Al andar se hace camino,
y al volver la vista atrás
se ve la senda que nunca
se ha de volver a pisar.
Caminante, no hay camino,
sino estelas en la mar.
|
Wanderer, your footsteps are
the road and nothing more;
wanderer, there is no road,
the road is made by walking.
Walking makes the road,
and turning to look behind
you see the path that you
will never tread again.
Wanderer, there is no road,
only foam trails on the sea.
|
Gecen gün ormanin insan ayagi degerek yapilmis patikalarinda yürürken esimle "böyle bir siir vardi, bi Ispanyol'a aitti, ama kimdi kimdi?" diye düsündügümüz... Yaniti bugün Instagram'da Kardelen verdi :) Sorunu evrene sal, yanit illa ki gelir : Antonio Machado
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)