Penceremin önünde bir disbudakla bir at kestanesi var.
Tomurcuklari yerli yerinde, bahari bekliyorlar.
Ben de onlarla beraber bahari bekliyorum.
Bu baharı göremeyecekler için de...
Gecen bahari görememiş olanlar icin de...
Göremeyecegimiz baharlar için de...
Bekliyorum.
Beklemek güzel...
30 Ocak 2016 Cumartesi
24 Ocak 2016 Pazar
Trene yetişmek için koşmamak
Siyah Kuğu'dan içimdeki yavaş yaşam meraklısı "pendler"e tavsiye...
Pendler: Almanya'da bir şehirde oturup bir diger sehirde calışan ve günlük olarak bu iki şehir arasinda gidip gelene verilen ad. Ingilizce Commuter karsiligi.
Siyah Kuğu
Der Schwarze Schwan. Die Macht höchst unwahrscheinlicher Ereignisse
Nassim Nicholas Taleb
Ingilizce ilk basim: The Black Swan. The Impact of Higly Improbable (2007)
Türkce basim: Siyah Kugu. Olasiliksiz Görünenin Etkisi (2008)
Dün itibariyle bu kitabi bitirdim. Daha önce ayni yazarin aforizmalarindan olusan bi kitabini okumustum. Bu ondan farkli, daha yogun, kismen teknik ve uzun bir kitap. Taleb son derece ukala, ayriksi, saldirgan, sert ve dalgaci bir yazar. Genel gecer kabul görmüs bir cok seye ve kisiye saldiriyor. Normal dagilim ve çan eğrisine, ortalamaya, regresyona, Harvard akademisyenlerine, takim elbiseli danismanlara (özellikle finans ve risk danismanlarina), politikacilara, Nobel ödülünü dagitanlara ve alanlara acimasizca saldiriyor. Fransizlarla inceden dalgasini geciyor. Acayip ama düsününce hak verilesi seyler söylüyor:
smile ifade simgesi Fransizlarla inceden dalgasini geciyor. Acayip ama düsününce cok hak verilesi seyler söylüyor: "Can egrisini cöpe atin","Beni radikal Islam teröründen cok, diyabet ve kanser endiselendiriyor", "Ortalama derinligi 1.20 m. olan ırmakta yüzmeyin", "Bin gündür sevgi ve itinayla bakilip beslenmis bir hindiyseniz rahatlamayin, tam tersine endise duyun. Belki yarin Sükran günüdür", "Platoniklik tehlikelidir","Dogrudur, kendisinde cok olana verilecek, kendisinde olmayandan alinacak" gibi ...
Siyah Kugu'nun Türkce cevirisi de var. Fakat benim okudugum Almanca'sinda olasi bir ceviri hatasina denk geldim ve kimbilir daha neler vardi dedim. Mümkünse ya Ingilizce orijinalinden okuyun ya da iyi bir cevirmenden.
Dipnot: Hayir, olayin o balerin filmiyle ilgisi yok. Evet, olayin Cygnus atratus ile ilgisi var.
9 Ocak 2016 Cumartesi
Dejavu
Bazen cok kuvvetli bir dejavu yaşıyorum. 'Dejavu hissi yaşıyorum' demiyorum bak. Sabah köprünün üzerindeki durakta ayni anne anaokulu yaslarindaki ayni iki kizla tramvaya bindiginde... Kizlar bastan asagi pembe, bastan asagi cocukluk, bastan asagi nese formunda yan koltukta bittiklerinde... Tam bu sirada basimi cevirip camdan bakinca durakta tramvaydan yeni inmis görme özürlü adami farkettigimde... Elinde sopasi, son derece güvenli adimlarla nasil yürüyüp gittigini izledigimde... Zaten on dakika önce tramvaya ilk bindigim durakta yine o okul cocuguyla benden baska kimse olmadigini farkettigimde... Soföre günaydin dedigimde...Tramvaydan ayni kapidan inerek ayni islak taslarin üzerinde ayni hizla yürüdügümde... Buna dejavu hissi denmez. Bu dejavunun bizzat kendisidir.
Trenlere gelince...Sanirim trenlerde her yolculuk baska bir macera...Asla bilemezsin.
Trenlere gelince...Sanirim trenlerde her yolculuk baska bir macera...Asla bilemezsin.
Yürüyen merdivenler
Her ne kadar mümkün oldugunca durmanin ve seyretmenin erdemine inansam da, yürüyen merdivenlerde durum baska. Yürüyen merdivenler dogal duruma dahil degil. N.Ş.A. o merdivenleri yürüyerek inmemiz/çıkmamız beklenirdi. Tabii iyi ki var yürüyen merdivenler. Özellikle sol dizim cok agridiginda. Neyse, demek istiyorum ki, yürüyen merdivenlerde yürümeye devam etmek isteyen o gıcık kişi benim. Evet, alisveris merkezinde de. Evet, metronun gelmesine daha 3 dakika varken de. Lütfen sol tarafi benim icin bos tutun smile ifade simgesi
1 Ocak 2016 Cuma
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Der Junge, der wie ein Hund gehalten wurde, Türkce'de bilinen adiyla Köpek Gibi Büyütülmüs Cocuk veya Ingilizce orijinal adiyla The Boy Who Raised as a Dog, cocuk psikiyatristi Bruce D. Perry tarafindan 2006 yilinda yazilmis. Perry'nin uzmanlik konusu her türden cocukluk dönemi travmalari ve bunun cocuk psikolojisine ve beynine etkileri. Son 20-30 yilin nörobilim bulgularina dayanarak beynin plastisitesinin travma gecirmis cocuklarda nasil bir dezavantaj haline dönüsebildigini cok carpici örneklerle anlatiyor.
Kitap cok hassas bünyelere göre degil. Iki yerde agladim. Bir cok hikayede insanlarin (yetiskinlerin) nasil bu kadar... yani bu kadar.... hani gercekten bu kadar...... olabildigine sastim. Yaklasik 15-20 yildir bilincli bir secimle korku gerilim romani okumam , o türden filmler seyretmem. Bu kitapta kendimi bir Stephen King kitabinda hissettim yer yer. Hayir o tuhaf Texas kasabalari degil, hayir acayip mezhepler ve onlarin takipcileri degil, hayir zavali cocugu köpek gibi büyütmeye karar veren yasli adam degil, hayir Amerikan devletinin cocuk korumadan sorumlu birimleri degil, hayir Leon ve ailesi degil sadece; bütün dünya, bütün sistem cildirmis gibi geldi bana. Hikayelerin hemen hepsinde travma gecirmis cocuktan daha önce travmalanmis en az bir kac yetiskin veya ergen vardi. Sanki her "suclu", daha önceki bir baska olayin "kurban"iydi. Vakalarin bir kacinda ekonomik sistemin ve ona bagli olarak olarak sosyal örüntünün cöküsünün nasil da olaya sebep oldugu acik net görülebiliyordu. Ama hemen her vakada bu sosyal ve ekonomik cildirmanin bütün bu travma hikayelerinin geri plan resmi oldugu tahmin edilebiliyordu. Bütün sistem cildirmis derken öylesine demiyorum. Bütün bu travma hikayelerinin aslinda travmalanmis bütün bir toplumun/sistemin hikayesi oldugunu düsünüyorum.
Köpek gibi büyütülmüs cocuk kitabin en dokunakli hikayesi degildi bence. O cocuk belki de köpeklerle beraber büyümenin sansini yasadi ama köpek gibi büyütülmüs cocuklarin hikayesi iyi satar ;) En dokunakli hikaye bence annesinin dört yasindaki abisiyle her gün parklara ve müzelere gittigi cocugun hikayesiydi. En endise verici hikaye de oydu bence. Her gün ne hikayelerin yanindan geciyor olabilecegimizi düsündüren hikaye oydu cünkü. Bir sosyopat olmaya kac adim mesafede durdugumuzu sorgulayan hikaye de oydu.
Perry her vakada bize insan beyninin nasil sekil aldigini, özellikle negatif deneyimlere karsi nasil tepki verdigini ve bu tepkilerin uzun vadedeki sonuclarini oldukca anlasilir bir dille anlatiyor. Kitap beynimizin nasil calistigini daha iyi anlayabilmemiz icin en uc örneklerin verildigi bir vakalar listesi gibi. Bir iki yil önce Einstein'in bakis acisindan icinde yasadigimiz evreni anlatan bir kitap okumustum. Hemen her bölümde sözkonusu fiziksel fenomeni daha iyi anlayabilmek icin bir karadeligin kiyisindaki bir uzay gemisinde oldugumuzu hayal ediyorduk. Cünkü günlük yasamda göze görünür olmayan etkiler kara deligin kiyisinda birden gözlenir ve anlasilir oluyordu. Perry'nin travma öyküleri cocuk psikolojisi ve insan beyninin bu türden kara delikleri iste...
Cocukluk dönemi psikolojik "rahatsizliklari"na ve davranis "bozukluklari"na nörobilim yaklasimiyla aciklama getiren bu okudugum ücüncü kitap. Digerleri "Disconnected Kids" ve "The Whole Brain Child" idi. Sanirim kendimizi ve cocuklari anlamak icin daha coook nörobilimsel kitap okuyacagiz. Sanirim bir gün bütün analar nörobilim okuyacak :) Saka bir yana, sadece ebeveynler degil, ögretmenler, doktorlar, amcalar, dayilar, teyzeler, halalar ... , bazi insanlari anlamakta güclük cektigini düsünenler , kendisi de bir vakitler (travmalisindan ya da travmasizindan) cocuk olmus olanlar, yani herkes okusa iyi olacak bir kitap. Cünkü bütün bu yalnizlasip giden toplumlarin icinde dahi, bir iliskiler aginin icinde yasiyoruz ve komsunun cocugu yarin bir yetiskin olarak otobanda sollandiginda sapitmazsa, bu belki de bugün sokakta rastladigimizda basini sevgiyle oksadigimiz icindir. Baska hicbir sebeple olmasa da kelebek etkisine ve büyük aileye övgü olarak da okunabilir. Önerenler sagolsun.
Dipnot: Yine de nöroplastisitenin gücüne ve avantajina inanmak istiyorum. Bir de Mama P. gözümden kacmadi. Nörobilimin dedigi herseyi bütün bunlari okumadan icgüdüsel olarak bilen kadin. Belki de her sey iyi olacak. Biz gercekten istersek. Ve seversek.
Denedim
Denedim, ayni anda hem kitap okuyup, hem örgü örüp, hem oyun oynayip, hem de kahve icebiliyorum. Yapabiliyorum. Yapmasam daha iyi tabii... Ne demis degerli büyüklerimiz: "Multitasking is a moral weakness"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)