23 Eylül 2012 Pazar

Isim, zaman ve mekani kaldir; hikaye hep ayni hikaye oysa...

Soyutlama, üzerinde düşünülen ve tartışılan konuyu zaman ve mekân dinamiklerinden ayrı bir modellemeyle ele almak demek.

İşte bu olamıyor nedense.

Adlarının önünde parlak sıfatlar taşıyan, görünüşleriyle saygı uyandıran, ekrana çıkıp konuşan, fikirlerini yazan birçok kişiye bakın; en ufak bir soyutlama yapamadıklarını görüp dehşet içinde kalırsınız.

...
İnanmazsanız deneyin; bu ülkede teorik bir konuyu beş dakika bile sürdürme imkânı yoktur.


Televizyon kanallarında lafı birbirinin ağzına tıkamaya çalışan tartışmacılara “insanlardan ve yerlerden bahsetmeme“ kuralını getirin, anında hepsi susar.

Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/dusunememek/482230/4/Yazarlar/5








.

29 Haziran 2012 Cuma

Ein Vogel wollte Hochzeit machen


Yukaridaki sarkiyi sincap oglum ilkbahar civari anaokulunda ögrendi.
Evde söyleyip durdu ama "fiderallalla, fiderallalla" disinda hicbir sey anlamadim.
Bir seyleri duydugu sekliyle benzetiyor galiba dedim.
Sonradan farkettim; gercekten de nakarati böyle olan bir Alman cocuk sarkisi var. Aslen 1470'lere ait sarki kitaplarinda bile rastlanan bir Alman halk sarkisiymis.
Sözleri oldukca ilginc. Ormanda evlenen bir karatavukla bir öter ardic kusunun (drossel; tam ceviremiyorum) teknik acidan gercek hayatta mümkün olmayan dügünü ve o dügüne gelen bütün diger kuslarla ilgili  :)
Bence bu sarkiyi ezberden söylemeyi ögrenen bir 5 yas cocugu yetiskin yasaminda taniyip görecegi kuslarin büyük kisminin da ismini ögrenmis olur :)

Sözleri: (Degisik versiyonlari var ; bu onlardan sadece biri; videodaki de bir baskasi)


Ein Vogel wollte Hochzeit machen in dem grünen Walde.
(Her misradan sonra tekrarlaniyor: Fiderallala, Fiderallala, Fiderallalalala)
Die Drossel war der Bräutigam, die Amsel war die Braute.
Der Sperber, der Sperber, der war der Hochzeitswerber.
Der Stare, der Stare, der flocht der Braut die Haare.
Die Gänse und die Anten, die war'n die Musikanten.
Der Uhu, der Uhu, der bringt der Braut die Hochzeitsschuh'.
Der Kuckuck schreit, der Kuckuck schreit, er bringt der Braut das Hochzeitskleid.
Der Seidenschwanz, der Seidenschwanz, der bracht' der Braut den Hochzeitskranz.
Der Sperling, der Sperling, der bringt der Braut den Trauring.
Die Taube, die Taube, die bringt der Braut die Haube.
Der Wiedehopf, der Wiedehopf, der bringt der Braut nen Blumentopf.
Die Lerche, die Lerche, die führt die Braut zur Kerche.
Brautmutter war die Eule, nahm Abschied mit Geheule.
Der Auerhahn, der Auerhahn, der war der stolze Herr Kaplan.
Die Meise, die Meise, die singt das Kyrie leise.
Die Puten, die Puten, die machten breite Schnuten.
Der Pfau mit seinem bunten Schwanz macht mit der Braut den ersten Tanz.
Die Schnepfe, die Schnepfe, setzt auf den Tisch die Näpfe.
Die Finken, die Finken, die gaben der Braut zu trinken.
Der lange Specht, der lange Specht, der macht der Braut das Bett zurecht.
Das Drosselein, das Drosselein, das führt die Braut ins Kämmerlein.
Der Hahn, der krähet: „Gute Nacht", nun wird die Kammer zugemacht.
Der Uhu, der Uhu, der macht die Fensterläden zu.
Die Vogelhochzeit ist nun aus, die Vögel fliegen all' nach Haus.
Das Käuzchen bläst die Lichter aus und alle ziehn vergnügt nach Haus.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Güney Kutbu'nda görüsürüz

"Neden özellikle benim icin?" diye sordu bürosuna gitmek icin acele eden Bay Summ.
"Herkes sadece kendisine degil, bir baskasina da bakmasi gerektigi icin" dedi ulak.

*

"Hosgeldin" dedi Bay Summ. Bu bir penguen yavrusuydu.
"Baba?" dedi penguen.
"Himm, denebilir" dedi Bay Summ ve kücüge Pingi adini vermeye karar verdi.
"Güney Kutbu burasi?" diye sordu Pingi.
"Güney Kutbu baska yer" dedi Bay Summ. Cünkü kücük Pingi'nin nerede oldugunu bilmesini istiyordu. Büronun kapisina bir plaka asti: "Hemen dönecegim"
Telefonla ucak bileti ayirtti, Pingi'yi aldi ve ikisi hemen o gün  Güney Kutbu'na uctular.   

Israil'li yazar Nurit Zarchi'nin beklenmedik dönemeclerle dolu hikayesini Batia Kolton resimlemis. Ingilizcesi "See You at the South Pole", Almancasi "Auf Wiedersehen am Südpol" adini tasiyor. Sehir kitapliginda karsimiza cikiyor. Sincap da, annesi de cok seviyor. 

16 Mayıs 2012 Çarşamba

15 Mayıs 2012 Salı

Filler ve örümcek agi

Sincabin anaokulunda ögrendigi bu sarki-oyunu cözmem biraz zaman aldi.
Fakat cözdügümde cok hosuma gitti. Egelenceli bi sey. Evde de cok oynadik. Bir taraftan sayilari da ögretiyor.

Oyun cocuklardan birinin "elefant" (fil) , digerinin "spinne" (örümcek) olmasiyla basliyor. Fil olan bir elini burnunda hortum seklinde tutup su sarkiyi söylüyor:

Ein Elefant, ja, der balancierte auf einem Spinnen - Spinnennetz.
Da rief er froh: Hurra, es hält! Ich hole meine Freundin jetzt.


Gruptan bir cocugu seciyor. Secilen cocuk bir eliyle digerinin elini tutup diger elini hortum seklinde tutuyor.
Sarki

Zwei Elefanten, die balancierten auf einem Spinnen - Spinnennetz.
 Da riefen sie: Hurra, es hält! Da holen wir die/der
(gruptan bir cocugun ismi)... jetzt 


seklinde devam ediyor.


Bütün cocuklar örümcek agina ciktiginda örümcegin sirasi geliyor :) Örümcek gizlice yaklasip agini salliyor ve bütün fil-cocuklari yere deviriyor :)

Sarkinin melodisi hakkinda su video fikir verebilir:


Elefant im Spinnennetz from Peter Stukenbrook on Vimeo.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Summ summ summ!


Arilardan korkan sincap icin... 

Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!
Ei, wir tun dir nichts zu leide,
Flieg nur aus in Wald und Heide!
Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!

Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!
Such in Blüten, such in Blümchen
Dir ein Tröpfchen, dir ein Krümchen
Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!

Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!
Kehre heim mit reicher Habe,
Bau uns manche volle Wabe,
Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!

Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!
Wollen bei den Christgeschenken
freudig deiner auch gedenken
Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!

Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!
Mit dem Wachsstock dann wir suchen
Pfeffernüss und Honigkuchen
Summ, summ, summ!
Bienchen summ herum!

29 Mart 2012 Perşembe

In den Wald hinein / Into the Forest



Bu kitap bugüne dek sincapla okudugumuz en "korkunc" kitaplardan biriydi. Kütüphanedeki varligini uzun zamandir biliyordum, kitabin sona eris seklini seviyordum fakat genel olarak hikayedeki ve cizimlerdeki detaylarin  sincap icin henüz uygun olmadigini düsünüyordum. Iki hafta önceki kütüphane ziyaretimizde bazi kitaplari resimlerine bakarak kendisi  secti. "In den Wald hinein" onlardan biriydi. Son zamanlarda  anaokulundaki  arkadaslarindan yeterince "korkunc" sey ögrendiginden ve bu tür seylerin onu büyülü bir sekilde kendine cektigini bildigimden sesimi cikarmadim. Nihayetinde bir cocuk kitabindan bahsediyoruz burada.

Kitap bir erkek cocugu hakkinda.  Bir gece büyük bir gürültüye uyaniyor korkuyla. Ertesi gün babasinin gitmis oldugunu farkediyor. Annesi babasinin ne zaman gelecegini bilmiyor. Oldukca da üzgün duruyor resimde. Bir sonraki gün ogluna bir sepete koydugu pastayi verip cok hasta olan büyükannesine götürmesini söylüyor. "Ormanin etrafindan dolas, sakin icinden gitme" diyor.  Tanidik geliyor, degil mi :) Cocuk, ormandaki kisa yoldan gidiyor yine de. Bir an önce gidip dönmek istiyor, cünkü, ola ki babasi o gün gelirse eve, evde olmak istiyor.

Ormanda bildigimiz baska masallardan baska karakterlere ve detaylara rastliyoruz. Ilk karsilastigi cocugun "Mutlu Hans" masalindaki Hans oldugunu düsünmüstüm ilkin. Fakat resimdeki ince detaylara dikkatle bakinca arkada göge dogru yükselmekte olan bir fasulye sirigi görülüyor :) Sanirim bu fasulye sirikli masalin Jack'i. Sonraki resimde "altin sacli" diye tarif edilen bir kiza rastliyor. Onun hangi masaldan oldugunu cikaramadim. Ve son olarak atesin basinda geciken anne ve babalarini bekleyen "Hansel ve Gretel"le karsilasiyor. Resimlerde bunlarin disinda Rapunzel, Külkedisi gibi masallardan da detaylar görülüyor.

Ormanin icinde ilerledikce üsümeye basliyor ve tam da yanina bir palto almis olmayi dilemisken, bir agac dalina asili kirmizi, kapüsonlu bir paltoya rastliyor. Onu da üzerine giyip yola devam ediyor.  Epey yürüyüp, neredeyse kayboldugunu düsünmek üzereyken buluyor büyükannenin evini. Kapiyi caldiginda "iceri gel, tatlim" diyen sesi biraz tuhaf buluyor. Biliyorum, biliyorum, her sey cok tanidik geliyor :) Büyük annesinin yataginda kimin yattigini söylememe gerek var mi?

Elbette büyükannesi!
Arkasinda duydugu bir ses üzerine dönüp baktiginda ne gördügünü söylememe gerek var mi?
Hayir söylemeyecegim :) Ama emin ol, düsündügün sey degil.
Ve hikaye cok cok hos ve aydinlik bir sekilde bitiyor :)
Cocukken korkulu bir rüyadan uyanip da annenin kollarini acmis sana uzandigini gördügünde "ah, neyse, rüyaymis hepsi, korkacak bir sey yokmus" dediginde hissettigin o hafiflik duygusu vardir ya, ayni o sekilde :)

Gelelim cizimlere... Anthony Browne inanilmaz ince detaylarla bezedigi resimlerle harika bir is cikarmis. Hikayedeki gerginligi resimlerde de hissetmemek mümkün degil. Hatta bu resimler olmasa, bu hikaye olmazdi diyesi geliyor insanin. Ormandaki bütün detaylar cocugun kendisi haric tamamen siyah beyaz cizilmis. Ormanin gizemli ve melankolik siyah-beyazligi ile cocugun capcanli renkleri tuhaf bir zitlik olusturuyor. Cizer, ormanin tabanindaki bütün yapraklari teker teker, ince ince cizmis. Yapraklarin arasindan bazen mini mini basini uzatmis kuslar gözüküyor. Ya da sinek mantarlari :)

Sincabin kitabi nasil bulduguna gelince... Bir kere iki noktada ne olur ne olmaz diye hikayeden bazi kisimlari okumamayi tercih ettim. Birincisi cocugun yoluna devam edip giderken ardindan gelen  "Gretel'in korkunc hickiriklarini" duydugu kisim ki gercekten bir dört bucuk yas cocugu icin gereksizce huzursuz edici bir detay. Özellikle de masalin kendisini bilmezken. Ikincisi de, kirmizi paltoyu üzerine gecirdiginde birden üzerine cöken korku ve birinin kendisini takip ettigi hissinden bahsettigi kisim. Bunlari filtreleyerek okudugum hikayeyi sincap cok sevdi. Her aksam mutlaka bir kez okutuyor. Haftasonlari bazen iki kez :) "Büyükannenin yataginda kim varmis?" "Omaaaaaa!" ("Büyükanneeeee!" ) dedigimiz kismi cok seviyor :) Üstelik cok dikkatle dinliyor olmali ki, cok yorgun oldugum bir gün "Hadi, ben yorgunum sen bana anlat, neler olmus bu hikayede" dedigimde metnin pek cok cümlesini birebir kitaptaki sekliyle tekrarlayarak  Almanca anlatti bana hikayeyi :)

Özetle, yetiskin filtrelemesinden gecirmek sartiyla, 4-5 yasindan itibaren okunabilecek ve yüksek olasilikla sevilecek bir  kitap. Tuhaf ama gercek :))

24 Mart 2012 Cumartesi

Ein Apfel für alle / Kırmızı Elma


 Feridun Oral'in  Türkiye'ye gidince alsak diye düsündügüm "Kirmizi Elma"sini kütüphanede Almanca olarak görünce cok sevindim :) Birazcik gurur da duymadim degil hani :) Almanca adi "Ein Apfel für alle" , "Hepsi icin bir elma" demek. Türkce orijinalini Yapi Kredi Kültür Sanat Yayincilik'in yayinladigi kitabin Almanca baskisi minedition'a ait.

Harika bir kis masali :)

Tavsan karni acikarak sicak yuvasindan cikip yiyecek aramaya koyuluyor. Yapraklarini dökmüs, ciplak bir agacin üzerinde tek bir elmayi görünce mutlulugunu anlatmaya sözcükler yetmez. Ama tek basina elmaya erismesi imkansiz. Acaba fare, tilki ve ayi ona yardim edebilecekleri mi?

Türkce'sini okumamis olmama ragmen, cevirinin oldukca iyi oldugunu tahmin ediyorum. Almanca cümlelerin arkaplaninda Türkce'lerini görür gibi oldum. Isin ilginc tarafi cevirmen kitabi Ingilizce cevirisini baz alarak cevirmis.

Tilkinin hapsurdugu yer sincabin en sevdigi bölüm. Bu kismi kahkahalar esliginde defalarca okuyoruz. Laf aramızda, ben de hapsuran tilki taklidini iyi yapiyorum galiba ;)

Kurbaga asik oluyor!


Was ist los, Frosch?

Hollandaca orijinalinin adi Kikker is verliefd.
Ingilizce adi Frog In Love.
Türkce'ye henüz cevrilmemis.

Max Velthuijs'in sevimli bir kurbaganin maceralarini anlattigi ünlü serisinden daha önce iki kitap okumustuk. Biri "Kurbaga ve Yabanci" idi, digerinin adini unuttum. Animsayinca not edecegim. Kütüphanede bir  Max Velthuijs kitabi daha görünce hemen ödünc aldim haliyle. 

Pembe kapagindan anlamaliydim. Kurbaga bu kez asik oluyor :)

Kitaptan kücük bir alinti:
"Simdi buldum!" diye seslendi kurbaga. "Güzel, hos ve beyaz ördege asik oldum ben!"
"Mümkün degil" dedi domuzcuk.
"Bir kurbaga bir ördege asik olamaz.
Sen yesilsin, o da beyaz."
Fakat bu kurbaganin umrunda bile degildi.

Bu kitap sincabin ask kavramiyla ilk kez karsilastigi kitap ayrica. Yas itibariyle zamanidir diye düsünüyorum :)
Bugün bana "Anne Tom (Tom ve Jerry'nin Tom'u) da kizlari öpüyor, ben de" dedi.
"Öyle mi, peki öpünce senin kalbin de kurbaganin kalbi gibi "Bump..bump bump..bump" ediyor mu?" diye sordum, ediyormus :) 
"Hangi kizi öpünce peki?" dedim. "Seni tabii kiiiii!" dedi, sanki baska birisi olabilirmis(!) gibi :D


23 Mart 2012 Cuma

Merakli Ayicigin Kitabi



Erklär mir die Welt sagt der kleine Bär
Tonny Mitton - Paul Howard

Ingilizce orijinali 2008 yilinda "A Very Curious Bear" adiyla yayinlanmis.

Arka kapaktan:


"Neden rüzgar böyle cilginca eser,
neden yagmur islatir bizi ve
rüya gördügümüzde nereye gideriz?


Kücük ayinin günü uyanmasindan gece uykuya dalisina dek sorularla doludur. Gepegenis dünyayi baska nasil taniyabilir ki? Neyse ki bütün sorularina bir yanit verebilen büyük ayi var yaninda"

Dogru, büyük ayinin bazi yanitlari bilgelik dolu. Büyükler de okumali dolayisiyla bu kitabi :)

20 Ocak 2012 Cuma

Küçük Hanımın Şarkısı




Feyza Erenmemis'ten bir de caz versiyonu vardir, hangisi daha güzel karar veremem bazen:

19 Ocak 2012 Perşembe

18 Ocak 2012 Çarşamba

Kıyısız Deniz

Evet, budur Pelin'cim :)
Ezginin Günlügü Haftasi kutlu olsun :))
Baslayalim bakalim sevdigimiz sarkilarini saymaya...



Sözler Mevlana'nin.
Yürege akmasi o yüzden...

Sen (Lem'a)

Pelin'cigim be,
bu sarkiyi en son dinleyeli kac yil oldu bilemedim bile.
Sagol.



Sözleri kimi rivayete göre Nazim Hikmet'in, kimine göre Cengiz Onural'in. Iki rivayetin de ayni sitede bulunmasi ayrica ilginc. Ikinci rivayeti kronolojik acidan pek olasi görmüyorum. Bilemiyorum artik...

16 Ocak 2012 Pazartesi

Yeni Türkü - Dalgaci Mahmut

Uma icin ve dünyanin bütün görünüste bosta gezerleri onuruna :)



Sözler Orhan Veli'den :)

Ve bu  arada "Yeni Türkü haftasi" da cok naif düsünceymis :)
Bir hafta Yeni Türkü'ye yetmezmis.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Yeni Türkü - Cember



Bunun sözleri de Murathan Mungan'inmis. Neden besteleyeni degil söz yazarini belirtip duruyorum? Cünkü yeni Türkü sarkilarinda besteci ya Derya Köroglu ya Selim Atakan. Ve de bu sarkilari dinleyince "hem söz yazar, hem bestelerim" kompleksinin yersizligini bir kez daha anliyorum. En iyi yapabildigini layikiyla yapabilmek degil mi önemli olan?

Yeri gelmisken >>>

10 Ocak 2012 Salı

Baska Türlü Bir Sey

En sevdigim Yeni Türkü sarkisi:



Siir Can Yücel'inmis ve "Değişik" ve "Yapraktı" adlı iki şiirin birleşmesinden olusuyormus Youtube video'sunda da belirtilen rivayete göre...
Isil'cigim, :)



Sözler Murathan Mungan'inmis.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Yeni Türkü - Gece Yarilari

Bu haftanin Yeni Türkü haftasi olmasina karar verdim.
Az bilinen bir sarkilariyla basliyorum, sözler Atilla Ilhan'a ait bir siirden (34 FN 346):



Senin en sevdigin Yeni Türkü sarkisi/sarkilari nedir?

3 Ocak 2012 Salı

Kardan adam

Oglum Eylül ayindan beri  kardan adam yapabilecek kadar cok kar yagmasini bekleyedursun, dogdugundan beri kulaginda yer etsin diye söyledigim Türkce sarkilardan biri:




Kardan adam yapalım, burnuna havuç takalım 
Üşüyor bu havada, boynuna atkı saralım (2) 


Atkı nerde, atkı burda, 
Süpürge nerde, süpürge burda 
Sar atkıyı boynuna,  süpürgeyi tak koluna


Türkce cocuk sarkilarina dair kaliteli kayit, video bulmanin güc oldugu, Google aramalarinin cocuk sarkilarinin sevimsiz/seviyesiz versiyonlarina ulastirdigi ve kendi blogunda cocuk sarkilari yayinlamanin cesaret isi oldugu bir ortamda, üsenmeyip bu türden videolar kaydedip yayinlayanlara icten tesekkürlerimi sunmadan gecemiyorum.