Sihirli Flüt - ROH 2003 üretimi- Oglumla en sevdigimiz versiyon. Bölük pörcük de olsa, bir siraya sokmayi deneyecegim burada..
The Magic Flute - Overture
Beginning of 'Die Zauberflöte' (Zu Hilfe! Zu Hilfe!)
Der Vogelfänger bin ich ja (Sözler)
Dies Bildnis ist bezaubernd schön (Sözler)
O zittre nicht, mein lieber Sohn
Hm, hm, hm!
Du feines Täubchen, nun herein!
Bei Männern welche Liebe fühlen
Bu sahnenin tamami, birlikte
Schnelle Füβe, rascher Mut... Das klinget
Wie, wie, wie!
Monostatos' aria (Act II, Scene 6)
Diana Damrau as Queen of the Night II
Balde drängt... Du also bist mein Bräutigam Farkli yapim ama yine Röschman oynuyor.
Papageno-Papagena
Diana Damrau as Queen of the Night III
Die Zauberflöte - Curtain call
Akista tam yerinden emin olamadiklarim:
Ein Mädchen oder Weibchen
Ach ich fühl's
O Isis und Osiris
In diesen heil'gen Hallen
7 Aralık 2009 Pazartesi
24 Mart 2009 Salı
Bir zaman önce yazacaktım.Fırsat olmadı. Aklıma takılıyor:
Muza sarı, elmaya kırmızı (veya Amasya) , portakala Vaşington derken eğip bükmüyoruz. Ama insanlardan bahsederken kelimelerle oynamaya başlıyoruz. Amerika'da mesela siyah demek büyük günah oluyor, Afro-Amerikan diyoruz. Mesela Roman "vatandaşlarımız" diyoruz, mesela Alevi "kardeşlerimiz" diyoruz. Neden birinin vatandaşımız, diğerinin kardeşimiz olduğunu özellikle belirtmek zorunda hissediyoruz kendimizi? Neden Romanlar, Aleviler demiyoruz? Kelimelerin sırtına önce önyargılarımızı yükleyip, sonra onları taşısın diye yanlarına başka kelimeler daha ekliyoruz. Veya Afro-Amerikan örneğindeki gibi temizlenmez lekeleri yüzünden onları tu-kaka edip çöpe atıyor, yerlerine başka kelimeler koyuyoruz. İşin tuhafı temizlenmiyorlar, yüklediğimiz yükleri taşıyamayıp orta yere döküyorlar. İkiyüzlü ikiyüzlü orta yerde duruyorlar. Öyle alışmışız ki farketmiyoruz.İnsanın dilini temizlemesi ne zor. Dilimi temizlesem beynimi de temizleyeceğim oysa. Veya tersi.
*
Şurdan geldi aklıma bütün bunlar bugün tekrar.
LTI : Lingua Tertii Imperii. Die Sprache des Dritten Reiches. 2002 basımı İngilizce çevirisi var : The Language of the Third Reich: A Philologist's Notebook.
Bulursam okurum belki. |
12 Mart 2009 Perşembe
Günah keçisi
Bazen İngilizce-Almanca ve Türkçe'de bire bir aynı olan deyimlere, atasözlerine rastlayınca kültürel geçişmenin derecesine şaşıp kalıyorum. Mesela Sündenbock. Bire bir "günah keçisi" demek... |
13 Şubat 2009 Cuma
Ayrıca dün akşam aklıma geldi. Sabah gazetesinin on küsur yıllık arşivinde debelenip Gülay Göktürk'ün eskiiii ve daha o zamanlar okuduğumda çok anlamlı bulduğum bir yazısını aradım. Ve de buldum! Bu yazıyı okuduğumda daha bilmiyordum ama kaderde insanın kendisini 28 yaşından sonra 5 yaş zekasında falan hissedeceği ve kendinin yarı zekasında bir takım tiplere derdini anlatmak için eveleyip geveleyeceği günler de varmış...
28 Ocak 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)