Agustosböcegini yazdiktan sonraki ilk Pazartesi onu duragin önünden gecerken gördüm. Duymadim, gördüm. Dedigim gibi artik yüzünü biliyordum kizin. Ordan anladim agustosböcegi oldugunu. Yoksa ben o oldugunu anlamadan sessizce gecip giderdi yanimdan.
Bisikletini tamir ettirmis!
Bisikletini ta-mir et-tir-mis!
Günlerdir sabahlari yanimdan herhangi bir bisiklet gibi gecip gidiyor. Simdi sen de öbür bisikletler gibisin diyorum icimden.
Bazen oluyor bu. Bi sey sanki yasamima sirf ben onu hikaye edeyim diye giriyor.
Ve hikayesini anlattigimda da...
...çıkıp gidiyor.
5 yorum:
bir ara kapatmıştın blogunu.iyi ki geri yazmaya başladın.başka bir şey var yazdıklarında ve ben bunu seviyorum:)
Ah Evren, bir yaz akşamı gelsen, seninle balkona çıksak. Çayımızın yanında simit olsa meselâ. Oğlanlar içerde oynarken gün yavaş yavaş kararsa ve derken konuşmalarımızın arasındaki o kısa molada, belki uçan bir saksağana bakarken ya da papağan ailesinin yaygaracı sesleri ile geçmelerinin hemen ardından fonda ağustos böceklerinin sesleri belirse. İşte o an, hani sıradan ama asla unutulmayan en değerli anlar kutusuna giren o an derin bir nefes alıp yaşamı ta içimizde hissetsek.
mizika selam :)
evet bir ara google'a kendimi unutturmaya mi calisiyordum, öyle bi sebepten kapatmistim. sevindim yazdiklarina, sagol :)
Handan, canim,
bu kadar yürekten cagirma beni :)
Yıllar önce rastlamıştım basitbiryaşam blog sayfanıza.Okudukça ruhuma iyi gelen birşeyler olduğunu farkettim.Mesela 110 yıldır yanan bir lamba vardı, çok şaşırmıştım :) İyice müptelası olmuştum o sayfanın derken..bir daha yazmayacağınızı okumuştum.Hatırlıyorum çok üzülmüştüm.6 yıl geçti sanırım aradan şimdi burada gördüm yazılarınızı.Baştan sona okuyacağım şimdi hepsini..
merhaba emrah ucar,
evet animsiyorum o ampülü, gidip bakmadim ama hala yaniyordur sanirim :) ben de burada yaziyorum simdilik :)
Yorum Gönder