Yenilen pehlivan gürese doymazmis. Haftasonundan beri ben de yine dokumakla mesguldüm. Bu seferkinin adi "deli kizin dokumasi". Yok, cok delice bir sey yaptigimdan degil, internette bu tür denemelerden yüz milyon tane var. Yine de kare ve ücgen yerine dogal sekiller diye belki. Yine de öyle iste...
Bu sefer daha cok renk ve daha fazla "o rengin arasina sundan, bu rengin arasina ondan" var. Ikinci deneme icin fena degil herhalde. Ama yok, hala olmuyor. Kismen cercevenin centiklerinin cok aralikli olmasindan kaynaklandigini farkettim. Daha kalin iplerle veya baska malzemelerle (rafya? bast?) daha iyi sonuclar alinabilecek belki. Bi de o renk gecislerindeki bosluk konusunu hala tam anlamamisim.
Arka tarafi da böyle oldu.
Sonra ben bütün o ipleri dügümledim, temizledim. Cerceveden de sagsalim cikarmayi basardim. Simdi geriye bu dokunmus parca ile ne yapilabilecegi sorusu kaldi. Duvara asmaktan baska? Yaptigim seylerin bir islevi olmazsa hosuma gitmiyor. Hatta normalde en basindan bir kullanim alani bulamazsam hic baslamiyorum. Zanaat zanaat icin olamiyor bende :) Bu dokuma islerinde sirf tekniğiğ biraz cözebilmek adina islev bulmadan dokumus oldum. E, n'olucak bu simdi?
Neyse, dokuma isleri simdilik böyle. Biraz ara verip baska islere dönmeye karar verdim. Bu arada üc bes firin ekmek daha yiyeyim, sonra yine dönerim dokumaya.
Bu güzeli ilk pazartesi günü gördüm:
Fotograf makinesi yanimda degildi. Bitki fotograflamanin güzel yani, ertesi gün tekrar makineyle yanindan gectiginde genelde hala orada duruyor olmasi.
Akcaagaclar kizardi. Akdikenler, kusburunlari kizardi. Kayinlar ve atkestaneleri diplerine sanatlarini ve meyvelerini sacti. Bunlarin hepsini dün sabah serinliginde (birrr!!) nehir kenarinda yürürken gördüm. Bi de ögleden sonra Japon kirazlarinin yanindan gecerken farkettim: Bazilari yeniden cicege durmus. Agaclar bazen yapiyor bunu. Sonbaharda tekrar baharsiyorlar. Sanirim insanin gözüne herseyin zittini da barindirdigi bilgisini sokmak icin yapiyorlar. Sonbaharda cicek aciyorlar, yazin da yaprak döküyorlar bazen. Keske insanlar da yapabilse bunu. Sonbaharinda cicek acabilse. Ama abartmadan, zarafetle. Cok fazla fuşyaya, cingene pembesine bulanmadan. Japon kirazlari gibi...
Eylül, sen de bitiyor musun bu arada? Sana ben tesekkür ederim. Harika bir otuz gündü bu gecen. Renkler, ipler, kagitlar, boyalar, temize cekmeler, hesaplasmalar, siirler, sarkilar, cicekler, böcekler, tarcinlar, elmalar... Yeterince Eylül'düm sanirim. Ama daha bitmedi, yarindan itibaren birazcik da Ekim'eyim ben :)
Eylül'de yaptigim en iyi islerden biri, sanirim FB'u dondurmakti. Mecra kritigine baslamayacagim, hayir. Belki de mecranin kendisinde bir sorun yok. Sorun onu nasil kullandigimizda. Hesabi dondurmadan önce epey ceki düzen vermistim. Tatilden döndügümde temiz, derli toplu bir ev bulan insanlar gibi görece derli toplu bir FB hesabi bulacagim. Yükledigi negatif enerjiye gelince, onun kültürel bir sorun oldugunu saniyorum. Bir Japon'un, bir Paraguayli'nin, bir Isvicreli'nin FB hesabi bu kadar negatif yükleme yapar mi ki? Merak ediyorum.
Bugün kapanisi neyle yapayim diye düsündüm, düsündüm; karar vermem zor oldu. Üstelik tekrara da düsmüs olabilirim.
2 yorum:
Beirut uzun zamandır dinlemediğimi fark ettim.Oysaki çok severim.
Bu dokumalardan deneyeceğim ben de.Ben boncuk dokuma bileklikler yapıyorum.
Ama bu ipli dokumalar da çok heyecanlandırıyor beni.
Hem bi de sen güzel yazıyorsun.
Beirut'u ben de severim :) Su genclerin yaptigi bileklikler var ya , dostluk bilekligi denen, gencken ögrenmemisim, simdi ben de onu aklima taktim. Senin yaptiklarinin onunla ilgisi var mi? Sen de güzel yaziyorsun Mizika. Üstelik sen hem kisa, hem de güzel yaziyorsun. Ikisi bi arada olunca, degerine paha bicilmez :)
Yorum Gönder