- Balina ve Dünyanın Sonu, John Ironmonger
- Körlük, Jose Saramago
- Veba, Albert Camus
- Hakka Sığındık, Hüseyin Rahmi Gürpınar
- İstasyon On Bir, Emily St. John Mandel
- II. Murşili'nin Veba Duaları
- Tüfek Mikrop Çelik, Jared Diamond
Tamamı veya bir kısmı II. Dünya Savaşı döneminde geçen, farklı coğrafyalarda, farklı bakış açılarından tarihsel gerçeklikleri arkaplanına alarak dönemi anlamamıza yardım eden romanlar ve bir günlük. Özellikle tarihi olayları edebiyat üzerinden daha iyi öğrenebilenler için...
Bir yandan romanlarda bir şehrin izini takip etmeyi seviyorum, bir yandan Ankara'yı... Çünkü şehirler "denizi var" diye değil; sebebini bilmeden, açıklayamadan sevilir.
Dönemsel sıralamayla "Ankara" romanları:
Tamamı veya bir kısmı bir otelde geçen, otelin bir mekan veya sembol olarak önemli bir yer tuttuğu anlatılar:
İlk kez Algernon Blackwood'dan bir öykü okudum. Geçen yüzyılın başında gizem, gerilim alanında sayısız öykü yazmış. Bu öykü İngiltere'nin en az el değmiş ormanlarından birinin kıyısında yaşayan emekli bir adam (David) ile dindar karısı Sophie'yi konu alıyor. Bir diğer kişi ağaçları etkileyici şekilde resmeden Sanderson adında bir ressam. Blackwood bir ezoterik ve teozofistmiş. Kitapta ormanın canlı ve adeta bilinçli tek bir varlık olarak tasvirinde ve öykünün gerçeküstü ve büyülü atmosferinde bunun izleri kolayca görülüyor. Kitap genel olarak bir olaylar silsilesinden çok bir atmosfer tarifi. Bir yaz ve onu takip eden kış boyunca olanları anlatsa da büyük gelişmeler yok, daha çok Sophie'nin bakış açısından ve iç dünyasından olanları seyrediyor gibiyiz. Özetle Sophie'nin Tanrı'sı ve İncil'i, David'in ise ormanı var. Ormanın insanı büyüleyen ve ele geçiren adeta karanlık bir güç olarak resmedilmesi herhalde Blackwood'un bir icadı değil. Şahsen çok küçükken aynı temayı işleyen bir Brezilya masalı okumuştum. Öyküdeki orman karanlık ve hatta kötücül mü, yoksa bize Sophie'nin bakış açısından aktarıldığı için mi öyle sunuluyor, emin olamıyoruz. Bir yerde David ormandan döndüğünde karısına sararmış kayın yaprakları getiriyor armağan olarak. Sonbaharda ormandan kayın yaprakları toplayıp getiren ve genellikle onları değerini anlayabilecek birini bulup armağan edememenin eksikliğini yaşayan biri olarak kendimi bu öyküde David'in ve ormanın tarafında hissediyorum.
Her şekilde etkileyici ve büyülü bir anlatı. Bulursam başka Blackwood öyküleri de okumak isterim.
Kurgu
Amanda Cross’un (asıl adıyla Carolyn Gold Heilbrun) polisiye serisine neredeyse bir yıl önce kitaçıda rastlamıştım. Çok okumak istiyordum, ancak sıra geldi. ABD'li Carolyn Gold Heilbrun bir İngiliz Edebiyatı peofesörüymüş ve 1960larda Amanda Cross takma adıyla 15 kadar polisiye roman yazmış. Serideki baş kahramanı Kate Fansler adında bir kadın dedektif ve o da bir edebiyat profesörü. Kate Fansler, genellikle akademisyen ve feminist bir karakter olarak tasvir ediliyor, hikâyeler genellikle üniversite veya entellektüel çevrelerde geçen gizemleri konu alıyor; kaynaklara bakılırsa klasik polisiyelerden farklı olarak entelektüel yaklaşım, edebi motifler ve kadın sorunları ön planda. İşte seride ilgimi çeken de asıl bu.
Türkçe'ye sanırım henüz çevrilmemiş, en azından ben bulamadım. Orijinali İngilizce, en azından ilk dört kitap Almanca'ya çevrilmiş. İlk kitap, In the Last Analysis, bir psikanalistin terapi odasındaki kanapede ölü bulunan genç bir kadın öğrenci hakkında. Bu giriş insana hemen Agatha Christie'nin Kütüphanedeki Ceset'ini anımsatıyor fakat psikanalistin olası masumiyeti ve masumun bu eylemden gördüğü psikososyal zarar mevzularına yazar, A. C. kadar derinlikli girmiyor. Aa, ikisinin de baş harfleri. A. C. Heilbrun belki de bu takma adla Agatha Christie'ye selam çakıyor! Suçun ve masumiyetin felsefesi konusunda yine ne varsa Agatha'm Christie'm yazmış. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Benim gözümde polisiyeler kabaca ikiye ayrılır. Çözüme götürüyor bilgilerin dedektifle ve okurla eşit paylaşıldığı ve böylece okura da gizemi çözme konusunda fırsat veren "adil"polisiyeler ve bunu yapmayıp son dakikada şapkadan tavşan çıkaran, okura son bölümde "Siz bilmiyorsunuz ama böyleyken böyleydi" diyen polisiyeler. İlkini severim, ikinciye kızarım. In the Last Analysis biraz bu ikisinin ortasında bir polisiyeydi. Tabii ki Kate Fansler bir edebiyat profesörü olarak kritik bir ipucunda bizden avantajlı bir durumdaydı, fakat bunda sorun yok, serinin güzelliği edebiyat ve akademi göndermeleri zaten. Fakat ipucunun ortaya çıkışı bana biraz okura haksızlık eder tarzda geldi, biraz "yok artık, Kate ordan buraya nasıl geldin, bilmediğimiz neyi biliyordun" dedirtti. Neyse, bu detay hariç kitabı da, akademik kadın "dedektif" karakterini de sevdim. Kitabın bugünden bakınca absürd görünen 60lara dair detayları (Kate'in herhalde feminist olmasına rağmen ölen kızceğizin bekaret durumunu merak etmesi ve bunu bir iki kez sorması, bir başka şehirden detaylı bilgi alabilmek için mutlaka oraya yolculuk etmek gerekmesi, veri koruma diye bir şeyin olmaması, Kate'in kimi bilgileri üniversite veya savcılıktan bu kadar kolay öğrenmesi) o kadar da rahatsız edici değil, ilginç dönem detayları, bence hoş.
Kadın polisiyesi, edebiyat, özellikle ingiliz edebiyatı, 60lar, Amerikan akademiyası, kadın hareketi vb. konular ilginizi çekiyorsa özellikle tavsiye.
Agatha Christie'nin bu motifi sık sık kullandığı gözlerden kaçmıyor.
Yeşil: Başkalarından gelenler.
Son güncelleme: 7.12.2025
Bu ay biraz okuma veya kitap listesi yayınlayacağım. Belli bir konu, motif veya sembolü bulabileceğimiz kitaplar listesi...
Ana ya da yan tema olarak "ada"yı konu alan, bir bölümü veya tamamı bir adada geçen, "ada"nın semboliğine gönderme yapan kitaplar:
▪︎ Ada, Aldoux Huxley, 1962
▪︎ Morel'in Buluşu, Adolfo Bioy Casares, 1940
▪︎ Esrarlı Ada, Jules Verne, 1874
▪︎ Hayy bin Yakzan, Ibn Tufeyl, 1169-1184
▪︎ Robinson Crusoe, Daniel Defoe, 1719
▪︎ Empedokles'in Dostları, Amin Maalouf, 2021
▪︎ On Küçük Zenci, Agatha Christie, 1939
▪︎ Gılgamış Destanı, M.Ö. 2. Binyıl
▪︎ Ütopya, Thomas More, 1516
▪︎ Define Adası, Robert Louis Stevenson, 1883
▪︎ Deli İbram Divanı, Ahmet Büke, 2021
▪︎ Dr. Moreau'nun Adası, H. G. Wells, 1896
▪︎ Ada Destanı/Serisi, Roy Jacobsen, 2015-2020
▪︎ Bir Ada Hikayesi Üçlemesi, Yaşar Kemal
▪︎ Sineklerin Tanrısı, William Golding
▪︎ Son Ada, Zülfü Livaneli
Morlar henüz okumadıklarım.